Bir dönem tüm dünyada söylenen bu sözün hikayesini sizler için yazdım
Eğitim Reformları Ve Üniversite Reformu
Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşından zaferle çıkmış ve hızla bir yenilik ve modernleşme sürecine girmiştir . Eğitim öğretim de bu modernleşme 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası), .1 Kasım 1928 tarihinde Harf devrimi gibi değişimlerin yanında Ankara Hukuk Mektebi (1924), Gazi Eğitim Enstitüsü (1926) ve Ziraat Enstitüsü (1930) gibi cumhuriyetin hedefleri doğrultusunda kurulan yükseköğretim kurumları ile desteklenmiştir.Bunun yanında hali hazırda faliyet gösteren Darülfünun üniversitesi modernize edilerek çağın gereklerine uygun hale getirilmek için Albert Malche’nin verdiği rapor doğrultusunda 1933 tarih ve 2252 sayılı kanun ile kapatılmış. Yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Ancak, bu süreç içinde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Akademik alamda yetişmiş insan gücü eksikliği halen devam etmektedir.
Bir Dönüm noktası Nazi İktidarı
İşte bu ortamda tarihin dönüm noktalarından biri yaşanır ve 30 Ocak 1933’te Almanya’da iktidara gelen Nazi Partisi ırk, cinsel yönelim, ideolojik farklılık gibi gerekçeler ile üniversite öğretim üyelerini emekliye sevk etmeye, ihtar ve tehditle görevlerinden uzaklaştırmaya, hatta tutuklamaya başlar Bu durumla karşılaşan pek çok Yahudi öğretim üyesi Nazi Almanyasını terk etmek zorunda kalır. Prof.Dr. Schwartz da bu isimler arasındadır. 1933 yılında Yahudi asıllı olduğu için uğradığı baskılardan kaçarak İsviçre’nin Zürih’ şehrine iltica eder..Başka ülkelerdeki üniversitelerde iş bulabilmek ve dayanışma sağlamak amacıyla, Zürih’te “Notgemeinschaft deutscher Wissenschaftler im Ausland” (Yurtdışındaki Alman Bilim Adamları Yardım Cemiyeti) adlı bir topluluk kurulur ve cemiyet başkanlığına da Prof. Dr. Philipp Schwartz seçilir.
Türkiye’de Üniversite Reformu çalışmalarına rastlayan bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ıslahat müşaviri olan Albert Malche’nin 1933’teki daveti ile Türkiye’ye gelen Philipp Schwartz Rudolf Nissen ile birlikte bir teklif hazırlar ve neticede kendisi başta olmak üzere 100’ün üzerinde bilim insanının Türkiye’ye gelmesi ve çalışması için gerekli izni alır.
En İyi Diş Hekimi Alfred KANTOROWİCZ’in Kaderi
Hazırlık yapılır ve Atatürk’e durum iletilir, Atatürk Alanında en iyi olan akademisyenlerin kabul edilmesi şartı ile bu talebi kabul eder.Bir süre sonra Schwartz bir liste ile gelir fakat diş hekimliğinde alanının en iyisi olan prof. Alfred Kantorowicz’in adının üstün çizilmiş olduğunu görür ve sebebini sorar.Schwartz cevaben: “efendim, kendisi sosyal demokrat olduğundan lichtenburg konsantrasyon kampındadır. Reich hükümeti bu adamı bize teslim etmez, bu yüzden listenin ikinci sırasındaki arkadaşı size öneriyorum” yanıtını verir , Atatürk Israr eder ve Almanya’ya mektup yazılır, ama 2 ay boyunca yanıt alınamaz.Sonunda Atatürk’ün sabrı taşar ve dönemin dışişleri bakanı Tevfik Rüştü Aras’a verilen talimat ile Almanya’ya nota verilir.”İki ay mektubumuza yanıt verilmemesi Türkiye Cumhuriyeti Devletine kasıtlı bir hakaret midir?” 48 saat sonra Kantorowicz serbest bırakılır ve istanbul’a gelir. böylece Türkiye’de diş hekimliğinin kurucusu olur.
Türkiye’ye Gelen Alman Bilim İnsanlarından Bazıları
- Albert Malche : Cenevre’ li pedagoji profesörü ve siyaset bilimcisi, mevcut Türk üniversitelerinde reform ihtiyaçlarını ve imkanlarını araştırmak ve gerekli önerileri yapmak üzere Türk Hükümeti tarafından görevlendirildi. Albert Malche’ nin verdiği bilgiler, Mustafa Kemal Atatürk başkanlığındaki Türk Hükümetine ve Eğitim Bakanı Reşit Galip’e benzersiz bir fırsat sundu. Bu fırsat şuydu: Almanya’daki Nazi rejimi nedeniyle göç etmek zorunda kalan tanınmış bilim insanlarının Türkiye’deki üniversite alanında yapılması istenilen reform çalışmalarında yer almalarıydı, örneğin İstanbul’da ve daha sonra Ankara’da tümüyle Batılı bir üniversitenin kurulması gibi.
- Prof. Philipp Schwartz: İsviçre’de kurulan ‘Yurt dışındaki Alman Bilim İnsanları Dayanışma Birliği’ adına 1933 yılında Türk Milli Eğitim Bakanıyla Türkiye’ye Alman profesörleri ve bilim insanlarının gönderilmesi ile ilgili oluşturan sözleşmeyi imzaladı.
- Prof. Ernst Reuter: 1935–1946 arasında Türk Ulaştırma Bakanlığında idari ve trafik konularında uzman olarak çalıştı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde yerel politika ve şehir planlaması profesörü olarak görev yaptı ve Şehir Planlaması Enstitüsünün kurulmasında yer aldı.
Almanya Büyükelçiliği Özel Okulu bugün Ernst Reuter’in ismini taşıyor.
- Prof. Dr. Jur. Ernst E. Hirsch: 1933’den sonra İstanbul ve daha sonra Ankara Üniversitesinde ticaret hukuku, hukuk sosyolojisi ve hukuk felsefesi profesörü olarak görev yaptı.
- Prof. Dr. rer.pol. Gerhard Kessler: 1933–1951 arasında İstanbul Üniversitesinde ekonomi politikası dalında profesör olarak görev yaptı ve 1946’da Orhan Tuna ile birlikte ilk Türk sendikasının kuruluşunda yer aldı.
- Prof. Dr. rer.pol. Fritz Neumark: 1933–1951 arasında İstanbul Üniversitesinde ekonomi politikası alanında profesör olarak görev yaptı ve aynı alanda Türk Hükümetinin de danışmanıydı.
- Prof. Dr. rer. pol. Alexander Rüstow: 1933–1949 arasında İstanbul Üniversitesinde ekonomi tarihi ve ekonomi coğrafyası profesörü olarak görev yaptı.
- Prof. Paul Hindemith: Hindemith 1935–1937 arasında 4 kez Türkiye’ye geldi ve Ankara’da bir devlet konservatuarının kurulması ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yenilenmesi için öneriler hazırladı. Bunun için Ernst Praetorias, Eduard Zuckmayer, Carl Ebert ve Licco Amar gibi uzmanların görevlendirilmesini önerdi.
- Dr. phil. Ernst Praetorius: Felsefe hocası Praetorius 1933’te Nasyonal Sosyalistleri protesto amacıyla Weimar’da Müzik Genel Müdürü görevinden istifa etti. 1935’ten itibaren Ankara’da konservatuarın kurulması ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yeniden yapılandırılması için görevlendirildi.
- Carl Ebert: 1936’da tiyatro okullarının kurulmasına yönelik bilirkişi raporu sundu ve devlet konservatuarında öğretim görevlisi oldu.
- Eduard Zuckmayer:1936’dan itibaren P. Hindemith ve C. Ebert ile birlikte Ankara Devlet Konservatuarını kurdu ve yönetti. Zuckmayer, vefat ettiği 2 Temmuz 1972 tarihine kadar Ankara’da kalarak üniversitede öğretim görevlisi, konser piyanisti, orkestra şefi ve Türk Hükümetinin danışmanı olarak görev aldı.
- Bruno Taut: mimar ve şehir planlamacısı: “Neues Bauen” adıyla tanınan ‘çağdaş mimarlığın’ en tanınmış temsilcisiydi. 1936’dan, vefat ettiği 1938 yılına kadar İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde profesör olarak görev yaptı. Aynı dönemde Mimarlık Bölümü Başkanlığı yaptı ve Milli Eğitim Bakanlığı İnşaat Bölümünde görev aldı. Taut, W. Schütte, Schütte –Lihotzky, Deppler, Hillinger gibi meslektaşlarıyla okul binalarının projelerini hazırladı ve 1937’de çizdiği projeye göre Ankara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Binası inşa edildi.
- Clemens Holzmeister: 1940’da hem İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi olarak görev aldı hem de Atatürk’ün emriyle Başkent Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Çalışma Bakanlığı binalarının projesini ve inşaa edilmelerini üstlendi.
- Hans Gustav Güterbock,
1936-1948 arasında Ankara Üniversitesi arkeoloji bilim dalında öğretim görevlisi oldu.
İşte bu insanlar Türkiye’deki modern eğitimin temelini atmış ve Türkiye de bilimsel anlamda bir sıçrama yaşamıştır. Alman Bilim Çevrelerinden Türkiye’ye yaşanan bu büyük göçün bir sonucu olarak zamanın insanları en iyi Alman üniversitesi İstanbul Üniversitesidir. demiştir.
Bu vesile ile bir kez daha Türkiye’de modern bilimin doğuşuna öncülük etmiş bu insanları saygı ve minnet ile anıyorum.