IV. Mehmet 1648 yılında henüz 6 yaşında tahta çıkmıştı. Ondan önceki padişah I. İbrahim’in psikolojik rahatsızlıkları dolayısıyla kötü bir yönetim sergilenmesi, Bütün bunların üzerine çocuk yaştaki sultan üzerinde hakimiyet kurmak isteyen babaannesi Kösem Sultan ve annesi Turhan Sultanın mücadelesi devleti iyice zayıflattı. Zamanla iki kadın arasındaki rekabet giderek arttı. Kösem Sultan IV. Mehmet’i tahttan indirerek Turhan Sultan’dan kurtulmak istiyordu ancak bu planı öğrenildi. Kösem Sultan 1651 yılında Turhan Sultan’ın adamları tarafından öldürüldü.
İktidar mücadelesi bitmişti, IV. Mehmet güvendeydi ancak uzun süren karışıklık ve isyanlar üzerine uzun yıllardır Girit seferinin devam etmesi (1645–1669) devletin hazinesini olumsuz etkiledi 1652 yılında malî durumu düzeltmesi için Tarhuncu Ahmet Paşa sadrazam yapıldı. Gereksiz giderleri azaltan ve tüm görevlilere vergi koyan sadrazam devletin gelirini artırdı. Ama rakipleri tarafından padişahın gözünden düşürüldü ve öldürtüldü. Ardından gelen sadrazamlar devlet işlerinin daha da bozulmasına neden oldular. Durum o kadar kötüleşti ki askerin bir bölümüne ayarı bozuk para verilirken bir bölümüne ise maaş ödenemedi.
Bu sırada Girit’ten dönen yeniçerilerin aylıklarının ödenmemesi üzerine Ağa Kapısı’na başvurduklarında Kul kethüdası tarafından tahkir edilmeleri ve sadrazam Ermeni Süleyman Paşa’nın ödeneklerinin düşük akçe olarak dağıtılması hoşnutsuzluğu daha da arttırmıştır.
Yaşanan olaylar İstanbul Kaymakamı Kaptan-ı Derya Zurnazen Mustafa Paşa Bostancıbaşı Hasan Ağa önderliğinde bir isyanın başlamasına sebep olmuştur. (4-8 Mart 1656) 3 gün süren isyan sonunda genç yaştaki IV. Mehmet direnmeye çalıştı ise de amcası 2. Osman’ın başına gelenler hatırlatılınca isyancılar ile anlaşmak zorunda kaldı.
Hasan Ağa padişahın huzuruna çıkarak ölümünü istedikleri 30 kişinin listesini bildirdi. istenilen isimleri idam ettirildi. Cesetler Topkapı Sarayının surlarından aşağıya atıldı. İsyancılar ölümünü istedikleri kişilerin cansız bedenlerini alarak At Meydanı’na götürdüler ve burada büyük bir çınar ağacına, baş aşağı şekilde astılar. Ağacın Hint mitolojisinde adı geçen ve meyveleri insan olan vakvak ağacına benzetilmesi sebebiyle bu olaya Vaka-i Vakvakiye ya da Çınar Vakası, adı verilmiştir.