Mısır’daki yönetimin sahibi olan Memlük Sultanı Seyfeddin Kutuz, Hülagü Han’ın isteği olan Moğol denetimini reddederek onlar üzerine Suriye’ye sefere çıkmıştır. Haçlıların büyük bölümü ve Ermeniler Ketboğa komutasındaki Moğollara destek verirken, Akka ve Sayda Haçlı kontluklarının desteğini alan Seyfeddin Kutuz başarı ile Suriye’ye girmiştir.
Memluklerin elde ettikleri nüfuzu ortadan kaldırmak isteyen Mısır Eyyubileri’nin son hükümdarı olan Turanşah (1250) bu hedefini gerçekleştiremeyince, Türk asıllı üvey annesi Şecerüddür’ün adamları tarafından öldürülmüş ve Mısır’da yönetimi Memlukler ele geçirmişlerdir. Şecerüddür ile evlenen İzzettin Aybek (1250-1257) Memluklerin ilk Sultanı olmuş, 1251’de yaptığı Abbasiye Savaşı ile başlattığı mücadele sonrasında geri kalan Suriye Eyyubilerini de dize getirerek idaresini kuvvetlendirmiştir. Nüfuzunu genişletmek amacıyla siyasi bir evliliğe niyetlenen İzzettin Aybek, Şecerüddür’ün kıskançlığı yüzünden hayatını kaybederken, Şecerüddür Memlukler tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bundan sonra Memluk idaresini İzzettin Aybek’in güvendiği Memluklerinden biri olan ve Türk Tarihinin en başarılı komutanlarından biri olarak kabul edilen Seyfeddin Kutuz ele almıştır. Seyfeddin Kutuz, 1259 yılında oy birliği ile seçilerek Memluk Sultanı (1259-1260) ilan edilmiştir.
Moğol tarafında ise Göyük Han sonrasında Moğol Büyük Hanı olan Möngke’nin (1251-1259) [Mengü, Cengiz Han’ın torunu] 1253 yılında kardeşi Hülagü’yü batıya yollayarak İran coğrafyasında İlhanlı Devleti’ni kurdurmasıyla birlikte Ortadoğu coğrafyasında yeni siyasi dengeler oluşmuş ve siyasi mücadele yeni bir sürece evrilmiştir. 1258 yılında Bağdat’ı ele geçiren Hülagü’nün Moğolları, buradaki Abbasi Halifeliğini ortadan kaldırmış ve özellikle Türk asıllı yetenekli komutanı Ketboğa’nın sayesinde Suriye’yi ve buradaki Eyyubi emirliklerinin idaresini ele aldıktan sonra, gözünü Mısır’a dikmiştir.
Mısır’daki yönetimin sahibi olan Memlük Sultanı Seyfeddin Kutuz, Hülagü Han’ın isteği olan Moğol denetimini reddederek onlar üzerine Suriye’ye sefere çıkmıştır. Haçlıların büyük bölümü ve Ermeniler Ketboğa komutasındaki Moğollara destek verirken, Akka ve Sayda Haçlı kontluklarının desteğini alan Seyfeddin Kutuz başarı ile Suriye’ye girmiştir. Olumsuz sonuçlanması halinde tarihin seyrini değiştirecek olması ve bu anlamda bir dönüm noktası olarak düşündüğümüz yüzyılın en önemli savaşı 1260 Ayn Calut savaşında Moğolları yenmeyi başaran Seyfeddin Kutuz, Mısır’ı Moğol istilasından koruduğu gibi Suriye’yi de Moğollardan kurtarmayı başarmıştır. Savaş sonrasında Moğollar Suriye’yi boşaltmış ve birçoğu Kilikya Ermeni Krallığına sığınmak zorunda kalmıştır.
Ayn Calut Fatihi Seyfeddin Kutuz, Kahire’ye geri dönüş yolunda savaşın diğer kahramanlarından biri olarak gösterilen Baybars ve arkadaşları tarafından öldürülmüştür. Baybars (1260-1277) Kahire’ye girdikten sonra Memlük Sultanı ilan edilmiştir. 1261 yılında Baybars, Abbasi soyundan birisini halife ilan ederek Abbasi Halifeliğini Kahire’de yeniden kurmuştur. Baybars’ın tüm müslümanlar üzerinde egemen olmak amaçlı yaptığı bu hamleye karşılık halife, Memlük Sultanının bir kuklası olmaktan öteye geçemeyecektir.

İlhanlı Devleti’nin Anadolu’da kurduğu egemenliğine gevşek bir şekilde bağlanan Anadolu Selçuklu Sultanı 2.İzzeddin Keykavus (1249-1261), Ayn Calut Savaşı sonrasında Memluk Devletine güvenerek, İlhanlı Devletine göndereceği vergide sıkıntı çıkarmış, Memlukler de Moğollar ile olan yeni mücadele ekseninin Anadolu toprakları olacağını belli etmişlerdir. Buna karşılık Anadolu Selçuklu Devleti’nin idari yapısı içine yoğun bir şekilde sızmış olan Moğollar kendi adamları olan devlet adamı Muineddin Süleyman Pervane vasıtasıyla iktidarı etkisiz bir isim olan 4.KılıçArslan’a vermişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti’nde fiilen idareyi elinde tutan Pervane, 1262 yılına gelindiğinde İlhanlı’nın menfaatlerin uygun şekilde düzenlemeler yapmak suretiyle Anadolu’da Moğol egemenliğini kuvvetlendirmiştir.
İlhanlı Moğollar, kendilerine bağlanmayı kabul etmeyen Türk beyleri ve Türkmenlere karşı takip başlatmışlar ve bu dönem bağımsızlığını kaybetmek istemeyen Anadolu Türklerinin çileli yılları olmuştur. Buna karşılık bu baskılanma sonrası Türk beylerinin uç boylarına giderek kendi beyliklerini kurmaya başladıkları ve Bizans egemenlik bölgesi içindeki yerleri ele geçirdiklerini de unutmamak gerekir. Bu olaylar sonrasında İzzeddin Keykavus’un, Baybars ile işbirliğine razı olacağını söylemesine karşılık, İlhanlı Devleti’nin hasımlığına soyunan ve Müslümanlığı seçen Moğol Devleti Altınorda’ya sığınarak Kırım’a yerleştiğini de hatırlatalım.
Memluk Sultanı Baybars, 1261-1262’de Moğollara destek veren Antakya kontu 4.Bohemund üzerine yaptığı başarısız sefer sonrasında İlhanlılar ile olan mücadelesine destek verecek olan Altın Orda’nın Müslüman Hanı Berke ile anlaşma sağlamış ve ayrıca Avrupa’da kendine müttefikler bulmuştur. Avrupa’da Kutsal Roma İmparatoru ile rekabet halinde olan Fransa ise çok daha önceden Moğollar ile işbirliği halinde olduğundan yeni şekillenecek siyasi düzende taraflar netleşmiş ve Ortadoğu’daki bu dengeleler Avrupa’nın siyasi ayrılığına da malzeme olmuştur. Birçok otorite tarafından döneminin en iyi ordusu olarak kabul edilen Memluk Ordusu, 1265-1266 seferinde içinde Kaysariyye ve Yafa’nın da bulunduğu birçok Haçlı kentini ele geçirmiş Akka’yı ise alamamıştır.
İlhanlılarda Hülagü Han 1265 yılında ölmesi ile birlikte yerine geçen oğlu Abaka Han (1265-1282) babasının politikasını devam ettirmeye çalışsa bile Baybars önderliğindeki Memluklular, Anadolu egemenliğini ele geçirmek için Moğollara karşı olan kararlılıklarını fazlasıyla göstermeye başlamışlardır.
Sultan Baybars, Anadolu egemenliğinin ilk kapısı olarak gördüğü Antakya’yı 1268 yılında ele geçirdikten sonra, aynı yıl içinde Kalavun komutasındaki ordusunu Ermeniler üzerine yollayarak Misis, Kozan, Adana ve Tarsus’u istila etmiş ve ilk defa Anadolu Egemenliğine böylesi yaklaşılmıştır. 1271 yılında İlhanlı-Haçlı müşterek ordusu ile Harran’da karşılaşarak mağlup eden Baybars 1275 yılına girildiğinde artık Toroslardan Fırat’a kadar olan toprakların hakimiyetini ele geçirmiş durumdaydı. Zaten bu andan itibaren Anadolu Selçuklu Devleti içindeki Memluk etkisinin Moğol etkisinden üstün duruma geçtiğini söylemek yanlış bir yaklaşım olmaz. Nihayetinde 1277 yılında yapılan Elbistan Savaşında Baybars komutasındaki Memlükler, İlhanlı Ordusunu mağlup etmişler ve Baybars Kayseri’ye kadar ilerleyip Anadolu egemenliğini ilan etmiştir. Baybars’ın, Moğollar karşısında sağlamış olduğu bu başarı Anadolu’da yeni bir siyasi gücün oluşmasına zemin hazırlamış ve bu beklentileri gerçekleştirmek üzere Karamanoğulları Beyliği siyasi sahneye çıkartılmıştır.
Sultan Baybars’ın ölümü üzerine Mısır’da Sultan Kalavun’un (1279-1290) iktidara geçmesi ve O’nun Anadolu egemenliği seçeneğini kısmen terk ederek Ortadoğu’da daha güçlü bir siyasi yapı kurma yolunu tercih etmesi sonucunda bir kez daha Anadolu egemenliği şansını yakalayan Moğollar, Abaka Han’ın bizzat katıldığı Anadolu seferi sonrasında başarılı olmuşlar ve özellikle 1282 yılında Abaka Han’ın ölmesi sonrasında denetim mekanizmaları iyice gevşek bir hal almak suretiyle bu denetimlerini 14.yüzyıl ortalarına kadar sürdürmüşlerdir. Ancak İlhanlı Moğolları, başından beri anlattığımız Ortadoğu’daki Müslüman unsurlara karşı verdikleri savaşın neticesine ulaşamadıkları gibi, egemenlik kurdukları coğrafyanın etkisiyle İslamlaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlar ve bu süreç içerisinde Müslüman unsurlar içinde erimişlerdir.
Ortadoğu’da Haçlı kontlukları üzerinde büyük üstünlük sağlamak suretiyle bölgeyi Hıristiyan yöneticilerden temizlemeyi başaran Memlukler ise Büyük Osmanlı Egemenliği’nin tesis edildiği 1517 yılına kadar İslam bayraktarlığı görevlerini layıkıyla yerine getirdikleri gibi Türk Kültür Hareketinin en sağlam temsilcilerinden biri olmuşlardır.
Kaynakça : https://tarihtenyazilar.com