Oğuz Kağan’ın kişiliği üzerine pek çok farklı görüş öne sürülmüştür. Oğuz Kağan’ın bir peygamber olduğu iddia edenler kadar onu Mete Han ve Alper Tunga ile özdeşleştirenler de olmuştur. Peki Oğuz Kağan kimdir? Oğuz Kağan gerçek bir tarihi şahsiyet midir?
Geleneksel anlatılarda, Oğuzların kurucu atası olarak tanıtılan, Oğuz Kağan ile ilgili pek çok farklı rivayet söz konusudur ve bu rivayetler zaman zaman birbiriyle çelişmektedir. Oğuz Kağan Destanı’nın Uygur versiyonuna 1 göre, Oğuz Kağan, doğduğunda yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı, gözleri ela, saçları ve kaşları karaydı. Annesinin sütünü bir defa emdikten sonra konuşmaya başlayarak, çiğ et, aş ve şarap istemiş, kırk gün sonra yürümeye ve koşmaya başlamıştı. Oğuz Kağan büyüdüğünde ayağı öküz ayağına, beli kurt beline, sırtı samur sırtına, göğsü ayı göğsüne benziyordu ve bedeninin her yeri tüylüydü. Destanın, İslami versiyonlarında 2 ise Oğuz Kağan bir insana kıyasla, çok uzun bir süre yaşamıştır, soyu Hz. Nuh’a kadar gitmektedir. Bu versiyonlarda anlatılan Oğuz Kağan, Allah’a inanan ve hatta Allah yolunda savaşan birisidir. Bir peygamber gibi mucizeler gösterebilmekte, daha doğar doğmaz annesinin rüyasına girerek, onu imana davet edebilmektedir. Annesi iman edene kadar ondan süt emmemektedir.
Oğuz Kağan Destanına göre, Oğuzlar köklü bir tarihe sahiptirler ve hatta ilk ortaya çıkan Türk boylarından birisidir. Buna karşın, bunun doğru bir bilgi olmadığını biliyoruz. Oğuzların tarih sahnesine çıkışları, pek çok Türk boyuna kıyasla daha geç olmuştur. Oğuzlar, destanda anlatıldığı gibi bir atadan da türememiştir. Hatta, “Oğuz” kelimesi bile kabileler 3 anlamına gelmektedir. Yani, “Oğuz” kelimesi başlı başına, Oğuzların saf bir Türk boyu olmadığına işaret etmektedir. Bu gibi çelişkiler, Oğuz Kağan’ın gerçekte hiç yaşamadığının bir kanıtı olarak gösterilebilir. Bununla birlikte bazı tarihçiler Oğuz Kağan’ı, Mete Han, Afrasiyab ve Zülkarneyn ile ilişkilendirmişlerdir. Oğuz Kağan’ın Türklere gönderilen bir peygamber olduğunu iddia edenler de olmuştur. Yazının devamında, Oğuz Kağan’ın kimliği konusunda öne sürülen bazı iddiaları inceleyip, bu iddiaların güçlü ve zayıf yönlerini ele aldıktan sonra, kendi görüşümü ifade edeceğim.
Oğuz Kağan’ın babası ile bir mücadeleye girmiş olması, pek çok tarihçinin dikkatini çekmiştir. Osman Turan, Oğuz Kağan’ın babası ile olan mücadelesinin aslında Mete Han’ın babası ile mücadelesinin destani bir yansıması olduğunu düşünmektedir. Ona göre, Oğuz Kağan ile Mete Han arasındaki benzerlikler bununla sınırlı değildir. Osman Turan, bu konuda şunları da söyler: “Büyük Hun Tanyusu Mete’nin, destanda Oğuz Han olduğunu gösteren başka sağlam deliller de vardır. Gerçekten de Hunlardan Osmanlılara kadar devam eden idari, siyasi, sağ sol teşkilatı tarihi ve destani bu iki hükümdara atfolunmakta ve bu suretle bu iki şahsiyet birleşmektedir. Mete’nin imparatorluğu yirmidört kumandana taksimi yirmidört Oğuz beyi ve boyuna tekabül eder. Her kumandanın maiyetinde 10.000 süvariden müteşekkil bir kuvvet bulunması, orduda bundan sonra 1000, 100 ve 10 kişilik birlikler ihdası da Mete’ye isnat olmuştur.“4 Saadettin Gömeç’e göre ise Oğuz Kağan’ın çocukları ile Mete’nin çocukları arasında da bir isim benzerliği söz konusudur. Saadettin Gömeç, bu konuda şunları söylemektedir: “Mo-tun, m.ö 174’te öldüğünde yerine oğlu Kök (çince Ki-ok) tahta çıkmıştı. Babasına çok benzeyen bu şahıstan sonra Türk devletinin başında m.ö 160 senesinde de Kök’ün oğlu Kün-içen’i (çince Chüen-ch’en) görmekteyiz. Burada sizlerin dikkatini Tengri Kut Mo-tun’un gerçek hayattaki oğlu ve torununun adına çekmek istiyoruz. Bizim tesbitIerimize göre, bunlardan birisi Kök’tür (Gök Han), diğeri de Kün’dür (Gün Han). Yani Mo-tun Yabgu’dan sonra gelen iki Türk hükümdarının ismi Oğuz Kağan Destanı’ndaki Oğuz’un destani çocuklarından iki tanesiyle aynıdır. Bu herhalde, Oğuz ile Mo-tun arasındaki benzerlik konusunda gözardı edilemeyecek bir ipucudur.“5 Bütün bu benzerliklere rağmen, Oğuz Kağan ve Mete Han’ın hayat hikayesi arasında büyük farklar da söz konusudur. Bahaeddin Ögel’e göre ise Oğuz Kağan Destanı, Mete Han’dan daha eskidir.6 Oğuz Kağan ve Mete Han’ın aynı kişi olması mümkün görünmemekle birlikte, Oğuz Kağan Destanı içinde Mete Han’ın hayatına dair bazı detayların var olduğunu söyleyebiliriz.
Ekber N. Necef’e göre, Alper Tunga veya onunla aynı kişi olduğu iddia edilen Afrasiyab, aslında Oğuz Kağan’dan başkası değildir. Ekber N. Necef, “Bizce, Karluk ve Karahanlılardaki Alper Tunga İnancı, Oğuz Han’la uyuşmaktadır. Yani, Oğuz Han Karahanlıların, Alper Tunga’sıyla aynı şahıstır. Örneğin, Karahanlılar’da Oğuz Kağan Destanı’nın varlığının meçhul olması, Alp Er Tunga Destanı ile ilgili bir tek Mahmud Kaşgarlı’da bir ağıtın yer alması bu görüşü doğrular niteliktedir.”7 demektedir. Zeki Velidi Togan ise Afrasiyab ile Oğuz Kağan’ın aynı kişi olduğunu düşünmemektedir. Ona göre Oğuz Kağan, Afrasiyab’ın ordusunda yer alan bir kumandan olmalıdır. Oğuz Kağan, daha sonra çocuklarıyla bütün Oğuz kabilelerini kontrolü altına almıştır.8 İlk başta, Afrasiyab ve Oğuz Kağan arasında bir bağ kurmak mümkün gibi gözükse de, aslında böyle bir bağ kurmak çok da kolay değildir. Çünkü, Afrasiyab’ın gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusu dahi karışıktır. Tahsin Yazıcı’ya göre, Afrasiyab hikayeleri, birden fazla rivayet ve birden fazla hükümdarın hikayesi ile birleşmiştir. Bu hikayeler sadece bir dönemi yansıtmazlar. 9
Kur’an-ı Kerim’de her kavme bir peygamber gönderildiği bilgisi verilmektedir. Bazı kişiler, bu bilgiden yola çıkarak, Oğuz Kağan’ın bir peygamber olabileceğini ve hatta onun Kuran’da adı geçen Zülkarneyn olabileceği düşüncesini öne sürmektedirler. Reşideddin Oğuznamesinde verilen bilgiler, bu düşünceleri doğrular niteliktedir. Reşideddin Oğuznamesinde anlatılan, Oğuz Kağan, tek tanrı inancını yaymak için savaştan savaşa koşan bir hükümdardı. Hatta bazı mucizevi şeyler de gerçekleştirebiliyordu. Doğduktan hemen sonra annesinin rüyasına girerek ona: ”Eğer senin sütünü emmemi arzuluyorsan, tek bir Allah olduğunu kabul ve itiraf et, onun senin üzerine düşen hukukunu farz-ı ayn olarak bil.”10 demiştir. Vani Mehmed Efendi, Araisü’l Kur’an isimli eserinde Oğuz Kağan ve Zülkarneyn arasındaki ilişki ile ilgili şunları söylemektedir: “Bil ki, ben Türk tarihlerinde Oğuz Han’ın Yafes’in neslinden olduğunu gördüm. Türklerin tamamı onun neslindendir. Oğuz Han, Hz. İbrahim’le muasırdı. Hatta Türkler, onun İbrahim’e iman ettiğini ve İshak’ın kızıyla evlendiğini de iddia ederler ve Türkler, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen Zülkarneyn ile kastedilen, Oğuz Han’dır derlerdi. Bu duruma göre Türkler, anne tarafından Hz. İshak’ın evlâdı olmuş olurlar. Nitekim, Hz. İsa’nın Beni İsrail’den olduğu gibi, Türkler de, Beni İshak’tan sayılırlar. Türk ismi de, Oğuz Han’ın çocuklarına verilmektedir.”11 Bu bilgiler ışığında bir yorum yapılacak olursa, Oğuz Kağan’ın peygamber olduğunu veya Zülkarneyn’in bizzat kendisi olduğunu iddia edebiliriz. Bununla birlikte, Oğuz Kağan Destanı’nın Uygur versiyonunda, Oğuz’un annesinin sütünü emmesi gibi konular bir hayli farklı anlatılmaktadır ve bu versiyonda bir peygamberden ziyade mitolojik bir hükümdar portresi çizilmektedir. Bu farklılık gözönüne alındığında, destanın zaman içinde değişim geçirerek, İslam’a uygun hale geldiği görülüyor. Yani Oğuz Kağan’ın peygamber veya Zülkarneyn olmadığını ama öyle gösterilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz.
Oğuz Kağan’ın kişiliği üzerine pek çok iddia daha ortaya atılmıştır. Oğuz Kağan’ın, Cengizhan olduğu, Büyük İskender olduğu, Bögü Kağan olduğu gibi iddialar bunlardan sadece bir kaçıdır. Bahaeddin Ögel, bu tür iddiaları bazı bilginlerin keşif sevdasına düşüp, garip fikirler öne sürmesi olarak ifade etmiştir. 12 Başarılı işler yapan pek çok hükümdar bir şekilde Oğuz Kağan ile özdeşleştirilmiştir.
Duygusallığı bir kenarı bırakıp bilimsel bir bakış açısı ile baktığımızda, Oğuz Kağan ismini taşıyan gerçek bir şahsiyetin olmadığını görüyoruz. Bu konuda en akla yatkın düşüncelerden birisi, Tufan Gündüz’ün öne sürdüğü düşüncedir. Tufan Gündüz’e göre, Oğuz Kağan’ı gerçek bir tarihi şahsiyet ile özdeşleştirmek mümkün değildir. Çünkü, Türk tarihinin pek çok kahramanın hayat hikayesi, zamanla şekil değiştirerek Oğuz Kağan’ın öyküsü haline gelmiştir.13 Belki, Oğuz Kağan Destanın temelinde gerçek bir şahsiyetin varlığı söz konusu olabilir ama Oğuz Kağan Destanı, her destan gibi zaman içinde büyük değişimler geçirmiştir. Destanın Uygur versiyonu ve İslami versiyonları arasındaki fark bile bunu görmek bakımından yeterlidir. Bu değişim öyle bir hal almıştır ki, destanın temelinde tarihi bir şahsiyet varsa bile onun kim olduğunu tespit etmek artık mümkün değildir. Oğuz Kağan Destanı ile ilgili kesin bir şekilde ifade edebiliriz ki; destanın temelinde tarihi bir şahsiyet olduğunu kabul etsek bile bu şahsiyetin, tarih sahnesine çok geç çıkmış olan Oğuzlar ile ilgisi söz konusu olamaz. Oğuz kelimesinin “kabileler” anlamına gelmesi, Oğuzların saf bir Türk boyu olmamaları ve destanın Oğuzlardan daha eski köklere sahip olması bunun en önemli delilleridir.
Atalarımız, Oğuz Kağan’ın gerçek bir insan olduğuna inanıp, onu örnek almaya çalışıyordular. Buna karşın, bugün biliyoruz ki, Oğuz Kağan isimli birisi hiç bir zaman yaşamamıştır. Peki bu durum onu önemsizleştirir mi? Elbette hayır. Oğuz Kağan, bir destan kahramanı da olsa, Türklerin dünya görüşünün oluşmasında büyük rol oynamıştır. Oğuz Kağan, öylesine önemlidir ki, onu anlamadan Türk tarihini ve mitolojisini anlamak da mümkün değildir.
Kaynakça :
Dipnotlar
1) Tufan Gündüz, Oğuz Kağan Destanı-Reşideddin Oğuznamesi, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, Ağustos 2019, s. 147
2) Tufan Gündüz, age, 107
3) Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, Mart 2015, s. 239
4) Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017 s. 100
5) Saadettin Gömeç, Oguz Kagan’ın Kimliği, Oguzlar ve Oguz Kagan Destanları Üzerine Bir-İki Söz, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 23, Sayı 35, Oca 2004, 113-112
6) Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2010, s. 11
7)Ekber N. Necef, Karahanlılar, Selenge Yayınları, İstanbul, 2005, s. 131
8)Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı Reşideddin Oğuznamesi Tercüme ve Tahlili, Enderun Yayınları, İstanbul 1982, s.152
9) Tahsin Yazıcı, Efrasiyab, TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV İslâm Araştırmaları Merkezi, Baskı 1994
10) Tufan Gündüz, age, s. 60
11)Erdoğan Pazarbaşı, Arâisu’l-Kur’an’da Türkler, bilimname, Yıl 2006, Cilt 2006 , Sayı 1
12) Bahaeddin Ögel, age 11
13) Tufan Gündüz, age, s. 26
14) https://tarihtenyazilar.com